Lilypie Trying to Conceive Event tickers

29 Eylül 2010 Çarşamba

Makale Özeti: Bilişsel-Sistemsel Olarak Maslow’un Teorisinin Kendini Gerçekleştirme Kavramının Yeniden Yapılandırılması

A COGNITIVE-SYSTEMIC RECONSTRUCTION OF MASLOW’S THEORY OF SELF-ACTUALIZATION
(Bilişsel-Sistemsel Olarak Maslow’un Teorisinin Kendini Gerçekleştirme Kavramının
Yeniden Yapılandırılması)By Francis Heylighen

Psiko-analiz ve davranışçılık gibi popüler akımlardan sonra insanı “öz” olarak ele alan hümanistik psikoloji doğmuştur. Öncesinde, Freudyen bakış olarak nitelendirilen zihinsel hastalıklarla çalışma, insan davranışının negatif yanlarını görmekle ilişkilendirilmişti. Öte yandan davranışçılar, insan davranışının istatistik korelâsyonlarını azaltarak değişik uyarıcılara verilen tepkileri ve kişilik özelliklerini betimlemeye çalışmaktaydı. Oysa hümanist psikologlar bunlardan farklı olarak insanların gelişimine yardımcı olmayı amaç edinmişlerdir. Böylelikle bireyin zihin sağlığında en uygun duruma ulaşmasını sağlamıştır.
Hümanizm akımının temsilcilerinden Abraham Maslow’u diğer hümanistlerden (Carl Rogers ya da Erich Fromm) ayıran geliştirdiği modeldir. O, daha mutlu ve sağlıklı birey davranışlarının olmasının sağlanacağı hususunda ideal gereksinimleri formüle etmektense; somut olarak insanların gözlemlenmesine dayalı bir biçimde hareket eder. Yani insan davranışlarını hayvanlarınkine indirgemez. Aksine, insanın davranışını ve kişiliğini ayrı ayrı parçalayarak değil bir bütün olarak ele alır (holistic perspective). Dahası Maslow, motivasyon teorisini daha basit ve sezgisel anlatır.
Maslow’un kişilik teorisi iki duruma bağlıdır. Birincisi, hiyerarşik bir düzende ihtiyaçların sıralanmasıdır. İkincisi, en iyi derecede bulunan ve sağlıklı olan insanın tanımıdır ki bu da hiyerarşideki bütün ihtiyaçların giderilmesinden sonra oluşur (self-actualizing). Maslow, insan davranışının temel ihtiyaçlardan oluştuğunu söyler. Bunlar; en temel ihtiyaç en altta yer almak üzere bir hiyerarşide yer almalıdır, çünkü bunlar giderilmezse insan ölür. O yüzden bu ihtiyaçlar, acil ihtiyaçlardır. Bunlar fiziksel ihtiyaçlar olarak algılanır; nefes almak, açlık, susuzluk, aşırı sıcaktan ya da soğuktan korunma ihtiyacı gibi. İkinci basamak, güvende olma ihiyacıdır; “yırtıcı bir hayvandan korunabilirsek güvenliğimizi sağlarız dolayısıyla hayatta kalabiliriz” gibi. Fiziksel ve güvenlik ihtiyacını karşıladıktan sonra insan, sevgiye ve ait olmaya ihtiyaç duyar. Kişi Ait olma ihtiyacı noktasında doyuma ulaşırsa saygı ihtiyacı başlar.
Birey yukarıda bahsedilen tüm ihtiyaçlardan tatmin olursa, en üst basamağa yani kendini gerçekleştirme basamağına ulaşır. Bu ihtiyaç diğerlerinden tamamen farklıdır. Diğerleri hep eksik bir şeyleri yerine koymakla, var olan eksiklikleri tatmin etmekle ilgilidir. Oysa burada eksiklikten değil gelişmeye olan arzudan bahsedilmektedir. Tabiki bu basamaktaki insan diğer ihtiyaçlarını azaltmıyor, sadece basamaklarda ilerleyerek “gelişim” adını verdiğimiz bir ilkeyle kendini gerçekleştiriyor. Bir analojiyle açıklamak gerekirse, yemek yedikçe yemeğe dair arzumuz düşer; fakat geliştirmiş olduğumuz kapasitemiz ise, iş değişir. Çünkü insan geliştikçe, gelişime dair arzusu artar. Gelişmek isterken yemek yeme ihtiyacından vazgeçmeyiz. Bu durum da ‘aç olan bir insan gelişime ihtiyaç duymaz’ sonucunu desteklemiş olur.
Psikolojisi sağlıklı olan bireyi veya bireylerin ulaşabileceği kendini gerçekleştirme, devam eden bir gelişim sürecidir. Onlar, deneyime açık insanlardır. Yeni fikirler, beceriler elde etmekten keyif alırlar. Geleceği algılayışları tamdır. (Maslow bunu accurate perception of reality olarak tanımlar). Diğer insanlara oranla inkar etmeye, bastırmaya, algılayışlarını yeniden şekillendirmeye eğilimleri yok denecek kadar azdır. Bunun asıl sebebi diğer insanların aksine, bilinmeyen olaylar dizesinden korkmamalarıdır. Onların davranışları kendiliğindendir, “başkaları ne der” diye düşünmezler. Mutsuzluk, anksiyete, utanma ya da suçluluk hissetmezler. Çünkü onlar fizyolojik süreçleri kabul ederler (hamilelik v.s.), sadece “şu nedir”, ve “aslında ne olmalıdır” düşüncesindeki farklılıklar sebebiyle kendilerini kötü hissederler. Karar vermede tereddüt etmezler. Problemlere kendileri dışında odaklanırlar. Bunu misyon olarak kabul ederler. Onların problemlere bakış tarzı diğer insanlardan farklıdır; değişmeyecek şeylere sabırla yaklaşıp, değişebilen şeyleri cesaret edip değiştirirler ve birini bir diğerinden ayıracak hikmete sahiptirler. Kimseye ihtiyaç duymazlar, daha çok özerklik söz konusudur. Kurallara, geleneklere bel bağlamazlar. Yalnızlığı ve bağımsızlığı severler. Bir diğer yandan empatiktirler ve insanlığa bir bütün olarak yakındırlar. Özellikle çocuklara karşı arkadaş canlısıdırlar. Herhangi bir ayrım yapmaksızın insanları dinlemeyi severler. Maslow bu durumu demokratik karakter yapısı olarak adlandırır (democratic character structure).
Maslow kendini gerçekleştirmiş insanı aziz gibi görür. Halbuki bu insanların da diğer insanlar gibi güçsüz oldukları yanlar vardır. Onlar da herkes gibi hata yapabilirler. Maslow’a göre kendini gerçekleştirmiş insanlar bazen kendilerini uzaylı gibi hissederler ve böyle davranırlar. Çoğu zaman iki seçim arasında kararsız kalmazlar. Herhangi bir dezavantajı olmaksızın kendilerine fayda sağlayacak yolu bulurlar. (transcendence of dichotomies). Tüm bunların çözümlenmesi için bu makalede özerklik sistemini izleyen Heylighen’e göre aktif süreçler kişiliğin organize edilmesiyle veya olası durumda karşılaşılan alarm durumunun düşürülmesiyle (perturbation) ya da dıştan/içten süzülmesi gereken gereçlerle mümkün olabilir. Bu süreç kişiliğin yeniden yapılandırılmasını sağladığı için, sabit olmaktan ziyade dinamik bir süreçtir. Alarm (perturbation) dediğimiz kavramın önem sırasının olmasının doğruluk payı da araştırıldı. Bu sonuca göre bir insan, saygının çok önemli olduğunu düşünürken aşık olmayı düşünmeyebilir. Halbuki Maslow sevgi gereksinimin saygıdan her zaman üstün bir ihtiyaç değerine sahip olduğunu vurgular (Maslow, 1970). İhtiyaçlardan memnun olma durumu, kişiye direkt verilmez. Bu durum onun olayları nasıl algıladığına ve dış kaynakların ne olduğuna bağlı olarak değişir.
Heylgihen’in öne sürdüğü özerk sisteme göre bütün ihtiyaçlar kendi sınıfında en temel ihtiyaçtır. Maslow’un ayrıştıması çok geneldir. Oysa ki yaklaşık sınıflandırma şu şekilde olmalıdır, denge (homeostasis), güvenlilik, koruma, geri bildirim ve keşif. Heylighen’e göre birey biyolojik dengesini kontrol altına aldıktan sonra güvenliğini sağlar, var olan durumunu korur, geri bildirimle kendini değerlendirir (self-evaluation), ve daha sonrasında kendini keşfeder (self-exploration). Kendini keşfeden insan aslında “temel ihtiyaçlarının yeterli olduğunu algılayıp haz duyan” kişidir. Bunun için kaynaklara ihtiyaç duyar. Örneğin bir çölde susuz iseniz “su” bulmanız gerekir. Bu durum ‘materyal yeterlilik’ olarak adlandırılır. Suyu arama girişiminiz ise problem çözmeyle ilgili olduğu için bilişsel bir yeterlilik sürecidir. Doyduğunuzu anlamanız ise subjektif bir algılama yeterliliğidir.
Maslow’un bilişsel sistematiği yeniden yapılandırılma teorisi bize toplumdaki kendini gerçekleştirmenin artırılmasını sağlamak konusunda ipucu vermektedir. Eğer toplumu daha demokratik ve daha zengin yaparsak, herkes istediği ihtiyacını rahatlıkla giderir. Bu geleneksel sosyo-ekonomik çözümüdür. Subjektif ve bilişsel yeterliliğin de geliştirilmesi gerekir; bu da geleneksel eğitim programlarıyla tetiklenebilir. Son yönteme göre yeni yöntemler ve destekleyici sitemler geliştirilerek insanların yaratıcı zekası artırılabilir; bu da cybernetical bir çözümdür.


Makaleyi İngilizceden Tercüme Eden ve Özetleyen: Berra Baş

15 Eylül 2010 Çarşamba

BAŞLARKEN

Bu blog Fatih Üniversitesi Psikoloji Bölümü son sınıf öğrencileri tarafından 2010-2011 eğitim yılında "Kişilik Kuramları" dersi için hazırlanan çalışmaların ilgilenenlerle paylaşılması amacıyla kurulmuştur.