Lilypie Trying to Conceive Event tickers

27 Aralık 2010 Pazartesi

Makale Özeti: Irvan Yalom ile Röportaj

Yalom grup terapisi yapan önemli isimlerden birisidir. Bugünü Yaşama Arzusu ve Schopenhauer Tedavisi adlı kitabında da grup terapisini konu almış; terapinin nasıl işlediğini ve insanlara nasıl yardımcı olduğuna değinmiştir. Grup terapisinin medyanın anlattığından daha farklı olduğunu ve doğru olanı insanlara aktarmayı amaç edindiğini söylemektedir. Bunu yaparken de, Schopenhauer’un felsefesinden yararlanmış. Schopenhauer, bir patolojiye sahiptir, kronik bir depresyonu, kişilerarası yaşadığı problemleri vardır ve toplumdan kendini tamamen soyutlamıştır. Yalom’da kitabında Schopenhauer’a benzeyen bir karakter yaratarak onun tedavisini ele almıştır. Bunların yanında grup terapisin de, hastaların dikkatle seçilmesi gerektiğini, gruptan önce terapistin hastaları tek tek gruba hazırlaması gerektiğini vurguluyor. Bir diğer önemli nokta da, hastaların homojen olması yani aynı tür rahatsızlıklardan şikâyet ediyor olmalarıdır ki, bu hastalar arasında kuvvetli bir bağ oluşturur bu da grubun daha derinsel çalışmasını ve daha doyurucu olmasını sağlar.
Yalom iyi bir terapist olmanın, karşımızdaki insana yardım etmenin en iyi yolunun kendi terapimizle başlayacağını söylüyor. Bu terapinin de uzun soluklu bir terapi olması gerekiyor ki kişinin kendindeki değişim ve ilerleyiş yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Kişi öncelikle kendinde ki bu süreci yaşarsa, karşısındaki hastaları anlamada daha iyi olacaktır.
Yalom, hastalarınızla aranızda bir bağ kuruyorsunuz ama daha sonra bu bağı bitirmek zorundasınız, bu nasıl oluyor sorusuna şu cevabı veriyor: Aklıma ilk olarak getirdiğim şey, hastalarımın terapi seanslarında benimle oldukları gibi, terapinin dışında da diğer insanlarla başka yerlerde belli ilişkiler yaşıyor olmalarıdır. Dolayısıyla, her terapinin başında hastama, bunun bir süreç olduğunu, 1 yıl kadar süreceğini söylüyorum. Terapinin son seansında da, kapının her zaman açık olduğunu belirtiyorum. Ayrıca, bir terapinin nasıl bittiğini, bir hastanın artık terapiye ihtiyacı olmadığına şu şekilde karar verdiğini söylüyor: İlk başta ki seanslarda, hasta kendisi hakkında yeni şeyler keşfediyor, kendini incelemeye başlıyor. Sonlara doğru ise hasta artık kendini daha rahat hissetmeye başladığında, eski şikâyetlerini hallettiğinde terapinin artık bittiğine karar veriyorum ve kısa bir süreliğine, birkaç seans da, bensiz artık hayatını nasıl sürdüreceğine dair onunla konuşuyorum.
Yalom’un kitaplarını okuduğumuzda, onları diğer psikoloji kitaplarından ayıran bir şeyi fark ediyoruz. Yalom hiçbir kitabında, hastasının tanısından direk olarak bahsetmiyor. İşte bu noktada, Yalom; kişiyi direk hastalığının belirtileri ile tanımlarsak eğer, bu bizi kişiyi tam olarak anlamamaya, bazı önemli noktaları kaçırmaya iter diyor. En iyi yaklaşımın karşıdaki insana, kendinizde hayatta uğraştığınız problemlerden bahsediyormuşçasına yaklaşmak olduğunu söylüyor.
Hepimizin bildiği gibi varoluşsal terapi, dört temel endişe ile çalışılıyor. Peki, bu dört endişe arasında bir hiyerarşi var mıdır? Yalom, gerçek hayatta bu endişelerin birbirinden çok ayrı olmadığını, birbirleriyle ilişki içerisinde olduklarını söylüyor. Mesela, öleceğini kabullenmiş bir kişi için hayat çok anlamsız gelebilir. Bu nokta da, ölümün hayatın anlamı ile bir ilişki içerisinde ilerlediğini görüyoruz.
Yalom onu en çok etkileyen isimlerin başında Jerry Frank’ın geldiğini ve grup terapisine ilgi duymaya başlamasının da onun etkisiyle olduğunu söylüyor. Üniversiten bir hocası olan David Hamburg ise, hayatta tam olarak ne istediğinin farkına varmasında ve bu kararının sorumluluğunu almasında etkili olmuş. Bir diğer isim ise, Rolla May. May, Yalom’u hayata dair yeni bir bakış açısı geliştirmesinde etkili olduğunu söylüyor. Son olarak ta, her zaman vurguladığı gibi onu en çok etkileyenin eşi Marilyn olduğunu söylüyor.

Referans:
Shaughnessy, M. F., Main, D., Madewell, J. (2007). An Interview with Irvan Yalom, North American Journal of Psychology, Vol. 9, No. 3, 511-518.

Makaleyi özetleyen: Beyzanur Albayrak

Hiç yorum yok: