Lilypie Trying to Conceive Event tickers

10 Aralık 2010 Cuma

Makale Özeti: “TOWARD A SCIENCE OF PERSONALITY PSYCHOLOGY”: David McClelland’s Development of Empirically Derived TAT Measures

Dürtüleri puanlama sistemi, kişiliğe hümanistlik bir yaklaşımla deneysel yaklaşım birleştirilerek David McClelland tarafından yapılmıştır ve Tematik Algı Testi’ni bilimsel bir şekilde bu puanlama sistemine dönüştürülmüştür. Bu makalede, bu dönüşümün oluşmasındaki bazı faktörler, puanlama sisteminin özellikleri, buluşu anlamak için bazı ipuçları anlatılmıştır.
Klinik ölçümlerde TAT çok önemlidir. Bunun yanı sıra deneysel çalışan bazı psikologlar bu teste çok fazla önem vermemektedir. McClelland bu iki görüş arasında bir köprü oluşturmak için TAT üzerinde çalışmalar yapar. İlk üniversite yıllarında McClelland öğrenme ve bellek alanlarıyla ilgilenir. Doktorasını Yale Üniversitesinde yapar. Öğrenmeyle ilgili çalışması olan biri için Yale Üniversitesi uygun bir üniversitedir. Çünkü bu üniversitede yapılan araştırmalar hep bilimsel ve mantıklı metotlarla uygulanan çalışmalardır. Psikoloji bilimine yaklaşımı Harward’a benzerdir fakat bazı keskin ayrımlar da vardır. Mesela uygulamalardaki metotlar farklılık gösterir. Yale Üniversitesi psikanalizi öğreten, onun üzerinde duran bir üniversite değildir. McClelland, öğrenme ve bellekle ilgili birçok çalışma yaptıktan sonra, psikolojik testler üzerinde çalışmaya karar verir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Bryn Mawr Koleji’nde derslere girmeye başlar. Karşılaştırmalı psikoloji, anormal psikoloji ve kişilik psikolojisi derslerini verir. Böylece TAT ile çalışmalarına başlamış olur. Kişilikle ilgili olan bütün teorileri okur. Tematik Algı Testi bilinçdışı dürtüleri ölçmeye yaradığı için McClelland bu teste çok büyük bir ilgi duyar. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra Wesleyan’a dönen McClelland TAT’la ilgili daha derin çalışmalara başlar. Öncelikle TAT’ı kişilik psikolojisi alanında kullanır. Bir üniversite öğrencisi olan Karl’a TAT uygular ve materyal toplar. Daha sonra Lora MacLeod Natti adlı kişinin TAT’ın güvenilirliliği ve geçerliliğiyle ilgili mastır tezinin veri analizine yardım eder.
McClelland daha çok Odipus Kompleksi’nin Tematik Algı Testi’ndeki ölçümüyle ilgilenir. Thorndike’in teorisi üzerinden çalışır. Bu teori “Eğer bir şey mevcutsa onu ölçebilirsin.” düşüncesi üzerinedir. Yani eğer Tematik Algı Testi’nde Odipus Kompleksi varsa bunu tanımlayabileceğini ve kodlayabileceğini düşünür. TAT’taki 7 tutumu ve 10 konuyu puanlamak için bir sistem geliştirir. Bu sistem normal ve şizofren kadınlar arasındaki farkı gösterir. Bu çalışmalarla aynı zaman diliminde, Atkinson’da ihtiyaçlar ve değerler arasındaki ilişkiyi araştırdığı çalışmasını tamamlar. Bu ihtiyaçları ölçmek için projektif testler olduğuna fakat bunların deneysel olarak kanıtlanmasının henüz tamamlanmamış olduğuna dikkat çeker. Bunun için Miller’in deneylerine bakar. Miller, insanların yanılsamayla ekrana yansıyan geometrik figürleri ayırt etme yeteneklerini belirleyen bir prosedürle çalışır. Atkinson, insanların canlanmış dürtülerinin bu deneyin sonucunu etkilediğini düşünür. Denekler aç olduklarında sonuçların daha farklı olduğu kanıtlanır. Bu sıralarda McClelland çalışmalarını daha derinleştirir ve dürtülere odaklanmaya başlar. Bu çalışmalarında daha önce aldığı deneysel psikoloji eğitimin de etkisi görülür. Atkinson’un, açlığın algıdaki etkisine baktığı deneyindeki gibi, McClelland motivasyon ve kişiliğin, algı ve bilişsel süreçleri nasıl etkilediğini deneylerle araştırır ve kanıtlar. Açlığın şiddetine göre TAT’taki kartlara verilen tepkiler değişir. Atkinson ve McClelland ‘ın yaptığı deneylerin sonucunda, TAT hikayelerinin katılımcıların durumlarıyla nasıl yakından ilgili olduğunun bir kanıtıdır. Daha sonraki yıllarda, deneylerinde daha farklı durumlar kullanırlar. Mesela bir deneyde katılımcı önce devrik olan cümleyi düzeltir sonra eksik kelimeyi doldurur ve ardından TAT’ta hikaye yazması istenir. Her durum farklı bir atmosfer içerir. Devrik cümle tamamlamak ona kolay gelebilir. Böylece kendini rahatlamış hisseder ve daha sonraki görevlerde biraz gerilir, yanlışlar yapar, daha sonra başarıya ulaşır. Bu başarılar veya hataları katılımcıda etki bırakır ve TAT hikayeleri de bu doğrultuda etkilenir. Daha sonraki yıllarda, dürtüleri deneysel uyandırma ile ilgili yapılan çalışmalarda beş ana konuda gelişme olur. Bunlardan birincisi başarı dürtüsünün nasıl anlatıldığıyla ilgilidir. Gelişmelerden ikincisi insanlardaki diğer dürtülerle çalışılmasıdır. Mesela yakın ilişki, birliktelik ve güç dürtüleriyle yapılır. Üçüncüsü ise, diğer kişilik özelliklerinin bu tematik algı ölçümlerindeki etkisini içerir. Mesela başarı korkusu, adaptasyon ve sorumluluk gibi özelliklerdir. Dördüncüsü, röportaj, seminer, literatür veya diplomatik belgeler gibi başka tür sözlü materyalle yapılan TAT puanlama sisteminin kullanılması olmuştur. Son olan beşinci gelişme ise, dürtülerin sosyal sonuçlarıyla ilgili çalışmalar yapılmasıdır. Mesela başarı motivasyonundaki ekonomik gelişme ve siyasal huzursuzluk ya da yüksek ve düşük güç motivasyonundaki savaş ve barış gibi sonuçlardır. Bütün bunların sonunda, kişiliğin bilimsel araştırmalarındaki gelişiminde TAT kullanımı önemli bir olaydır.


Winter D. G. (1998). “Toward a science of personality psychology”: David McClelland’s development of empirically derived TAT measures. History of Psychology, 1, 130-153

Makaleyi İngilizceden tercüme eden ve özetleyen: İlkay Azak

Hiç yorum yok: