Lilypie Trying to Conceive Event tickers

25 Ekim 2010 Pazartesi

Makale Özeti:Zen Buddhism, General Psychology, and Counseling Psychology

Zen Budizm’i, Budizm’in Hindistan’da başlayan bir çeşididir ve sonrasında Çin’e ve Japonya’ ya yayılmıştır. Zen’in amacı, gerçek hayatı deneyimlerken dünyayı algılamamızda gerçekçi, açık, yeni bir yol geliştirmektir ve bu görüşe ebediyen ulaşmaktır. Bu görüşe ‘satori’ adı verilir. Satori, aydınlanma anlamına gelmektedir. Aydınlanma, Budistlerin ulaşabileceği en yüksek seviyedir. Satori kavramı hakkında tartışmalar günümüzde de devam etmektedir. Nasıl bir hal olduğu, nasıl ulaşıldığı ve birinin bu duruma ulaşabilmesi için neler yapması gerektiği, tartışmaların konusu arasındadır. Tartışmalar devam etse de, Budizm’de satorinin anlamı; temiz, pürüzsüz bir farkındalık ve gerçekliğe, gerçeklere açıklık getirme anlamına gelmektedir ve geçerli bir kavramdır.
Zen’ e göre insanın, bireysel deneyim özgürlüğüne zarar verebilecek şeyler tiksindiricidir; yani insan dünyayı deneyimlerken özgür olmalıdır. Bu makalede de, özgür iradeyi engelleyen şeylerden en önemlileri olarak; ikili düşünme, özne nesne ikilemi ve de formlara bağlanma alınmıştır.
‘Dualistic thought’ kavramı, ikili ve zıt kavramları, düşünmeyi içerir. Mesela, bir şey ya olabilir ya olmayabilir ya da bir A veya A olmayan vardır; bir şey, herhangi ikisini içeremez. Zen de bu düşünceye karşı çıkmakta ve deneyimlediğimiz şeylerle isimlendirdiklerimiz farklı olabilir demektedir; yani aslında A dediğimiz A olmayabilir ya da A demediğimiz A olabilir. Belki biz o şeyi A olarak adlandırıyoruz fakat deneyimlerimizin çoğunda A değil. A maddesi veya olayı, ‘belki de bizim hiç isimlendirmediğimiz bir şey’ diyerek, bu kavramı deneyimlerimizdeki engel olarak görmektedir.
Özne-nesne ilişkilerini ele alırsak, göz önünde bulundurulan en önemli iki madde; dil gelişimi ve kendilik kavramıdır. İnsan doğduğunda kendini, ben, yani özne olarak görür ve kendisinin dışındakileri diğerleri, yani nesne olarak görür. Dili öğrenirken de insan kendini özne olarak adlandırır ve geri kalanları adlandırırken de hep ‘kendisinden başka’, ‘diğerleri’ olarak sınıflandırır. Zen ustaları ise, insan kavramının, hem özneyi hem de nesneyi içerdiğini söylerler.’İnsan deneyimleri, insanın hem kendinin deneyimlediği hem de kendi dışındaki gelişen durumların, yaşananların toplamıdır’, ‘Özne nesne ayrı değil de, tam tersi, birbirinden etkilenen ve ortak faydaları içeren kavramlardır’ görüşünü savunmaktadırlar.
Formlara bağlı kalmak ise anlaşıldığı üzere, bazı kalıpları kullanarak, hayatta deneyimlerimi gerçekleştirmemiz anlamına gelmektedir ve bu da Zen ustalarının diğer deneyim kavramına zıt düşen bir şeydir. Formlar, kalıplar deneyimleri sınırlar; onları iyi-kötü, güzel-çirkin olarak ayırır. Akıl, akılcılık; bunlar özgür kavramlardır ve sınırlamalarla gerçek kapasitesine ulaşamazlar.
‘No-thought’ yani düşüncesizlik kavramı Zen Budizm’inin bu engellemelere cevap olarak geliştirdiği yöntemdir. Temelinde; insanın bir şey yaşarken, bir olayı deneyimlerken hiçbir kalıp olmadan hareket etmesine ve aklımızın kendi buyruklarına göre doğal bir şekilde düşünmesine dayanmaktadır.
Son olarak da yapılan bir araştırmada, yaratıcı insanların deneyimlere daha açık oldukları bulunmuştur. Bu da, Zen ustalarının; insanların zihinlerini engellemelerden kaldırmalarının, özgür bırakmalarının etkisini açık bir şekilde göstermektedir. Yaratıcı insanlar kalıplara bağlı kalmadan doğal ve özgür bir şekilde düşündükçe (no thought, yani düşüncesiz), kendi içlerinde ve kendi dışlarında yeni deneyimlere daha açıktırlar.

Emanuel M. Berger; Zen Buddhism, General Psychology, and Counseling Psychology, Journal of Counseling Psychology, Vol. 9, No. 2, 1962

Makaleyi İngilizce'den tercüme eden ve özetleyen:Şeyma Kama

Hiç yorum yok: