Lilypie Trying to Conceive Event tickers

26 Kasım 2010 Cuma

Kitap Özeti: TOWARD A PSYCHOLOGY OF BEING (“Olmak” Psikolojisine Doğru) Abraham Harold MASLOW

Maslow bu eserinde, bireyin daha sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için iki temel kuramın öneminden söz eder. Bunlardan biri eksiklik güdülenmesi, diğeri ise gelişim güdülenmesidir. Eksiklik güdülenmesi, dengenin yeniden sağlanmasıyla ilgilenir ve o anki beklenmeyen problemi yani gerilimi ortadan kaldırır. Gelişim güdülenmesinde ise amaç, gerilimi en uygun düzeyde tutmak ve kontrol edebilmektir. Esas itibariyle Maslow, eksikliklerin giderilmesiyle hastalığı önlemeyi; gelişim gereksiniminin doyurulmasıyla ise sağlığı beslemeyi amaçlamaktadır. O’na göre psikolojik desteğe ihtiyaç duyan insanlar, temel gereksinimleri doyurulmadığı için eksiklik yaşamaktadır. O yüzden kişinin kendi esikliğinin ne olduğunu kavraması çok önemlidir. İnsan ilişkilerinin önemine binaen, kişinin weltanschaaung’una yani dünya görüşüne girmenin ve hayatı onun gözleriyle görmenin gerekli olduğundan bahseder. Kişisel deneyimi her zaman soyut bilginin temeli olarak görür böylece fenomenolojiyi baz alır.
Maslow bireyin kendisini gerçekleştirmesi için hasta insanların neler yapamadığına bakmasındansa sağlıklı insanların neler yaptığına bakmasının daha önemli olduğunu vurgular. O yüzden, Freud gibi hasta insanların psikolojisini değil, sağlıklı insanların psikolojisini (ortho-psychology) ele alır. Maslow’a göre bireyleri hasta diye lanse etmek hiç de doğru değildir. Çünkü burada söz konusu tanım, fiziksel bir duruma işaret etmemektedir. O yüzden yeni bir tanımlamayla hastalıklı kişiler için “kendine özgü potansiyelini ve kapasitelerini yitirmiş insan” söylemini tercih etmiştir. Bu tanımında hümanist terapinin öncülerinden Carl Rogers’ın sağlıklı kişiler için “işlevlerini tam olarak kullanabilen kişi” tanımını kullanması belirleyici olmuştur.
Maslow’a göre sağlıklı insanın amacı “ben”i aşmak, dünyanın içinde erimek ve onunla özdeşleşmek olmalıdır. Bu amaca giden en iyi yol kimlik edinmekten geçer. Maslow kimliği, ayrı ayrı bileşenlere bölmek yerine, bütüncül (hollistic) bir yaklaşımla ele almayı tercih eder. Kimlik arayışını, kişinin kendi özgün değerlerini araması olarak kabul eder. O’na göre, gerçek benlik, bir tür “öznel biyolojidir”. Çünkü bu çaba kişinin kendi iç dünyasına odaklanmasını amaçlar. Kişi bu arayışla yapısal, yaradılışsal, anatomik, fizyolojik ve biyokimyasal gereksinimlerine değinmeye başlar. Böylece bireyselliğinin bilincine varma yolunda ilerler. Burada önemli olan, kişinin iç çekirdeğinin temelini oluşturan yapıyı keşfetmesi ve onu ortaya çıkarmasıdır. Ardından, bireyin bu ana-yapıyı benimsemesiyle benliği gelişir, engellenmelere karşı direnir ve güçlüklerin üstesinden kolayca gelir. Daha açıklayıcı ve vurgulayıcı bir terminolojiyle, “kendini gerçekleştirmiş sağlıklı insan” mertebesine erişir.
Ancak, tüm bunların gerçekleşmesi, temel gereksinimlerin karşılanmasına bağlıdır. Buradaki kasıt; mal mülk, para, giysi, otomobil gibi şeyler değildir. Nitekim bu materyalist güdülenme psikolojisine karşın Maslow ihtiyaç teorisini oluşturmuştur. Çünkü materyalist bakışın insan doğasını hafife aldığını; insanın daha düşük düzeydeki doğası kadar “içgüdüsel” olan yüksek doğasının da olduğunu ve bu doğanın varlığın değerlerinin ortaya çıkmasında etkisi olduğunu savunur. O’na göre varlığın değerleri; bütünlük, kusursuzluk – tamamlama (finis ve telos), adalet, kendiliğindenlik, karmaşıklıkları ayırt etmede zenginlik, sadelik, güzellik, iyilik, eşsizlik, mizah, çabasızlık, doğruluk ve özerkliktir. Ama bu, hiyerarşik bir biçimde gerçekleşmelidir:


Görüldüğü gibi gereksinim ve değerler gelişimsel bir ilişki içerisindedir. O yüzden ihtiyaçları doyurulmamış insan sürekli doygunluk (gratification) peşinde koşar ve kendini sağlıktan mahrum bırakır. İhtiyaç teorisine göre insanın yüksek doğası, daha düşük düzeyde bir temel oluşturan doğasının doyumu söz konusu olmadan kavranılamaz. Örneğin güvenlik, sevginin; sevgi de kendini gerçekleştirmenin olmazsa olmaz şartıdır.
Hiyerarşinin en üst basamağında yer alan ve psikolojik sağlık olarak tanımlanan “kendini gerçekleştirme” kavramı, ilkel gereksinimlerin doyurulmasından sonra ortaya çıkan en yüce gereksinimdir. Bu kavram, içsel kişilik bütünleşmesine, doğal dışavuruma, tam bireyselliğe ve yaratıcı olma istencine işaret eder. Kişi bu aşamada, yaşamaktan mutludur, huzurludur, neşelidir, deneyime açıktır, kapasitesinin ve yeteneklerinin farkındadır, görevlerini yerine getirir, kendi içsel dünyasını daha iyi tanır ve iç dünyasında sinerjiye dönük eğilim gösterir. Böylece Maslow’un üst-motivasyona (metamotivation) bağlı kendini gerçekleştirme (self-actualization) olarak tanımladığı kavram gerçekleşir; yani birey zıtlıklarla bir olarak varlığın özünde erir ve varlığın özüyle bütünleşir. Burada sözü geçen bütünleşme, insanların genel olarak yaşayamayacağı kadar usdışı bir hal değildir. Normal bir insan da böyle durumları yaşayabilir (hayatında bir kere de olsa) ancak kişi kendisini gerçekleştirmişse böyle anları yaşaması sıklaşır.
Sonuç olarak bir toplum psikolojisini ele alan Maslow, değerlerin araştırılmasını toplum biliminin temel görevlerinden biri olarak görür. Bilimin her şekilde insan doğasının bir yan ürünü olduğunu ve insan doğasının bütünlenmesini besleyebileceğini savunur. Bunu hiyerarşik kavramlarla destekler.

Kitabı özetleyen: Berra BAŞ

Hiç yorum yok: