Lilypie Trying to Conceive Event tickers

6 Kasım 2010 Cumartesi

Makale Özeti: A REPPRAISAL OF WILHELM WUNDT

Wilhelm Wundt, akademik ve resmi bir bilim olarak psikolojiyi kurmuştur. İlk dergiyi yayına hazırlayıp, ilk laboratuarı kurmuş, bir bilim olarak deneysel psikolojiye başlamıştır. Wundt’un deneysel psikolojiye başlamasından sonra, pek çok öğrenci onunla birlikte çalışmıştır ve bu kişiler psikolojiye önemli katkılarda bulunan kişiler olmuştur. Başlangıçta aynı fikir ve amaç uğruna birleşmiş olsalar da, psikolojide düşünce ekollerinin oluşumuna katkıda bulunmuşlardır. Wundt’tan sonra psikoloji tarihinde Wundt’un görüşlerini destekleyen olmasa da, yine de bir kurucu olarak onun öneminin azalması söz konusu değildir.
Wundt, bilimsel araştırma metotlarını psikolojiye uyarlamış ve psikolojinin temel dayanak noktasının ‘anlık yaşantılar’ (immediate experience) olduğunu kabul etmiştir. Wundt, doğa bilimlerinde olduğu gibi, bilinci en küçük parçalarına kadar analiz etmek istemiştir. Duyumlar ve hayaller arasında önemli bir fark olmadığını, çünkü hayallerin de beyin kabuğunun uyarılmasıyla oluştuğunu kabul etmiştir. Fizyolojik yönelimini korumuş ve bu iki deneyim arasında doğrusal bir uygunluğun olduğunu farz etmiştir. Ruh ve bedeni birbirine paralel, fakat birbirini etkilemeyen sistemler olarak ele almıştır. Ruh, bedene bağımlı değildir ve kendi başına araştırılabilir.
Bir deneyimi, onu yaşayan kişiden başkasının gözlemlemesinin doğru olmadığını düşünerek ‘içe bakış’ (introspection) yöntemini kullanmıştır; içe bakış koşulları, kişinin kendisinin üzerinde deneysel kontrolü tam olarak sağlama uygulamalarıdır. Wundt’un sistemi, zihnin kendi kendisini düzenleyebilme yeteneği üzerinde yoğunlaşmasından ötürü ‘iradecilik’ (voluntarism) olarak anılmış ve bu kavram, iradenin, bilincin içeriğini yüksek düzeyli düşünce süreçlerine doğru düzenleyebilme gücünü gösterir. Boring’ e (1950) göre, Wundt bu sisteme karşıdır. Mischel (1970) ise bunun aksine, Wundt’un psikolojisinde iradeciliğin birincil olduğunu yansıtmıştır. Wundt, kendi iç bakışsal yöntemlerinden yola çıkarak üç boyutlu duygu teorisini geliştirmiştir.
Yazar, Wundt’tan sonra bazı güncel trendleri ana hatlarıyla belirlemiş, Wundt’un psikolojisinin yeniden yapılandırılması adına Wundt’u detaylı olarak incelemiştir ve Wundtçu psikolojinin öncü olduğunu düşündüğü bazı trendlerden bahsetmiştir. Mesela, Wundt ve öğrencisi olan psikiyatrist Emile Kraepelin arasında iyi bir ilişki olduğunu ve Kraepelin’in şizofreniler üzerinde kurduğu ‘attentional’ teorinin, Wundtçu psikolojinin bir uygulaması olduğunu dile getirmiştir. Şizofrenik anormallikler, Wundt’un ‘apperception’ süreciyle açıklanmaktadır. Başka bir örnekte, Wundt’un oluşturduğu ve duygusal deneyimleri tanımlamak için geliştirdiği ‘3 boyutlu duygu teorisi’, teorilere öncü olmuş ve diğer teoriler buna paralellik göstermişlerdir. (Osgoods ve Schlosberg vb.)
Wundt, her zaman kendi sistemini başka ekollerin düşünceleriyle karşılaştırmıştır. Wundt’un bir bilimle iç içe olması şaşırılacak bir durum değildir çünkü anne ve baba tarafında aile üyeleri, zihinsel olarak aktif ve bilimle iç içe insanlardır. Bazı araştırmacılara göre (Bringman, Balance, Evans) Almanya’da hiçbir soy ağacında Wundt’un ailesi kadar zihinsel olarak aktif ve üretici bireyler yoktur.
Wundt, psikolojinin ana temasının bilinç deneyimleri olduğunu ve psikolojinin deneye dayanan bir bilim olduğunu savunmuştur. Tamalgı öğretisinin, yani zihinsel elementlerin organize edilme sürecinin (apperception), insanların bilinçli deneyimlerini açıklayabileceğini kabul etmiştir. Bilimsel ve deneysel psikolojiyi ortaya koyması ona saygınlık kazandırmış, modern bilimin teçhizatlarını psikolojiye sağlamıştır. Ancak onun popüler ve başarılı sistemine karşın 20.yy başlarında psikoloji kavramı değişmiş, Wundt’un çalışmaları anlamlılığını yitirmiştir. Ayrıca bu dönemde Almanya' da geştalt psikolojisi ve Avusturya' da psikanaliz Wundt' un sistemine gölge düşürüp, işlevselcilik ve davranışçılık Wundt' un etkisini yok etmiştir.

Blumenthal, A. L. (1975). A re-appraisal of Wilhelm Wundt. American Psychologist, 30,1081–1088.

Makaleyi İngilizce'den tercüme eden ve özetleyen: Aynur Hikmetumut

Hiç yorum yok: