Lilypie Trying to Conceive Event tickers

24 Kasım 2010 Çarşamba

Makale Özeti:Kalbinizi Açma

Batıda “kalp sahibi” denilince duygusallık yani derinden hissetme anlaşılsa da, tasavvufta bu çok daha zengin ve karmaşıktır. Kalp göğüste(sadr) yer alır ve tasavvufa göre her insan Allah tarafından üflenmiş olan ruhun mabedidir ve bizlerde bu gerçek doğamızı keşfetmeye çalışan manevi varlıklarız. Sufi hizmet anlayışının temelini oluşturanda aslında bu herkesin kalbinde bir ilahi mabet olduğunu hatırlayarak herkese farklı bakabilmek, sevgi ve şefkatle yaklaşabilmektir. Bu yaklaşım bizim benlik duygumuzu ve psikolojimizi değiştirebilir. Manevi kalp aynı fiziki kalp gibi işlev görür fiziki kalp bedenimizin en merkezi yerinde bedeni düzenlerken, manevi kalp ise alt benlik ile ruh arasında bir yerde bizin ruh durumumuzu düzenler. Nasıl fiziki kalp zarar gördüğünde hastalanırız veya ölürüz aynen bunun gibi manevi kalbimiz nefsin (alt benliğin) negatif özelliklerinin etkisinde kalırsa manen hastalanırız.
Bu bölümde sunulan dört katmanlı kalp modelinin kökeni sekizinci yüzyıla kadar uzanır. Birinci katman olan sadr(göğüs) amelin mekânı olup negatif ve pozitif güçler arasındaki savaşın da mekânıdır. Kişiliğimizle manevi yapımızın karşılıklı etkileşim alanıdır. Eyleme geçmek için kişiliğimize ihtiyaç vardır; ancak aynı zamanda eylemlerimizin kalbin derin hikmeti tarafından yönlendirilmesine de ihtiyacımız vardır. Eğer pozitif güçlerimiz yenerse göğüs nurla dolar ve kalbin merkezindeki ilahi nurun etki alanına girer. Negatif güçler güçlüyse örneğin haset, kibir gibi özellikler sebebiyle kalp daralır, katılaşır ve diğer istasyonlardaki iç nur engellenmiş olur. Burada büyük gayret göstererek negatif eğilimleri pozitif eğilimlere çevirebiliriz.
İkinci katman; bilinen kalptir. Bu kalp, gerçek manevi ve dini öğretinin hakikatine dair derin ilim ve imanın mekânıdır. Kalp ilmin temel prensiplerini içerir ve sadr onda beslenir yani hem kalbin Bâtıni ilmi hem aklın zahiri ilmi gereklidir, çünkü her bir eylemimiz ancak kalbin samimi niyetiyle anlam ve değer kazanır. Sadr amallerimize göre genişleyip daralırken kalbin nuru bütün ve değişmezdir, ama onu engelleyen örtüleri kaldırmak gerekir. Ayrıca Hakk’ın huzuruna dair idrakimizin, yani düşüncelerimizin ve eylemlerimizin değişimine yol açan idrakin mekânıdır.
Üçüncü katman; iç kalp (Batıni kalp, lüb) tir. Bildiğimiz kalpten daha derin ama onunla bağlantılıdır. Perdesiz ilmin mekânıdır. Bilinen kalp huzurda olduğumuzu ilmen bilir; ancak en iç kalp düzeyinde ilahi huzuru o kadar net ve somut olarak hissederiz ki, sanki Allah (c.c) tam karşımızda görür gibi oluruz yani ilahi huzurun bilincine varılır. Allah’ ı görür gibi ibadet edilir, kalple bilen iç kalple görür.
Dördüncü katmanda yani en iç kalp (lübbü’l-lüb) düzeyinde, ebediyet âlemine gideriz. Bu âlem, sözlerin, teorilerin ve düşüncelerin ulaşamayacağı kadar uzaktadır. Bu düzeyde, hikmet sahipleri düzyazı yerine şiiri seçerler. En derin hakikatler ancak burada anlaşılır ve nefs buraya yaklaşamaz.
Bu model bize, ilimle amel etmedikçe o ilimden faydalanılamıyacağını, her türlü eylemimizin kalbi etkileyeceğini söyler. Kalplerimizde ne kadar derine inersek o kadar Allah a yaklaşacağımız söyler. Kalbin derinliklerine inmekten alıkoyan şeylerden birinin kötü huylarımız olduğunu söyler. Bir başka neden ise mutluluk ve tatmini kalbimizin içinde arayacağımıza dünyada aramamızdır der. Sufiler kalbi açmak için ise sürekli Allah (c.c ) adlarını zikrederler.

Makaleyi Özetleyen: Fatma Yıldız

Hiç yorum yok: