Lilypie Trying to Conceive Event tickers

1 Ocak 2011 Cumartesi

Makale Özeti: VAROLUŞÇU PSİKOLOJİNİN TEMEL İLKELERİ

Engin Geçtan bu makalesinde varoluşçu psikolojinin kuruluş sürecine, onu şekillendiren ve geliştiren durumlara değinerek, temel ilkelerinden bahsetmiştir.
Yüzyılımızın varoluşçu felsefenin kurucusu olarak Alman filozof Heidegger kabul edildiğini söyleyen Geçtan, Heidegger’in, felsefeden psikoloji ve psikiyatriye bi köprü görevi yaptığını belirtmektedir. 20. yüzyılım ikinci yarısına doğru Avrupa’da başlayan Varoluşçuluk, sanatçılar yazarlar, din adamları entellektüeler, üniversite öğrencileri, yeni ve tutulan akımları izleme ve benimseme tutumunda olanlar, toplum düzeninden hoşnutsuz olanlar ya da ona tepkide bulunanlar için varoluşçuluk, her bir grup için değişik anlamlar taşıyordu. Almanya ve İsviçre dolaylarında hızla yayılan bu akım Amerika’da da tutulmuştur. Burada da en büyük savunucularından ikisi Rollo May ve Adrian Van Kaam ‘ın çalışmalarıyla tanınmıştır.
Heidegger bu psikolojinin temeline Dasein kavramını oturtmaktadır. Almanca bir kelime olan bu kavram, var olmak ya da varlık olmak anlamına gelmektedir. İnsan neden dünyaya geldiği sorusuyla isyankar bi şekilde yüzleşse de bir kere dünyaya geldikten sonra, kendi varlığının ne olacağı yada kendi varlığıyla ne yapacağı sorumluluğu sadece kendine aittir. Heidegger’e göre varlığının farkında olan tek yaratık insandır.

Beyin ve bedeni ayrı görmeyen Varoluşçu yapı Descartes’in duygu ve davranışları dış çevreden ayıran görüşünü de benimsemez. Onlara göre düşünen beyin değil insandır. İnsanı bütünü ile, parçalara ayırmadan ele alır ve ruhsal bedensel olarak ayırmanın, bilinç-biliçdışı diye bölümlere ayırmanın insanın bütünlüğüne zarar vereceğini savunur. Yani her şey bütündür. Buna binaen varoluşçulukta insanın dünyasın üç alanından bahseder. Bunlar; mitwelt kişisel ilişkilerimiz olarak, Umwelt kişinin kendi dışında kalan ailesi arkadaşları yaşadığı alan yada doğal çevre, Eigenwelt ise kişinin içgörü, farkına varış ve özbilinçlilik dünyası olarak tanımlanabilir.
Varoluşçu analistler zamanı psikolojik tablonun tam merkezine oturttuktan sonra, insanın asıl zamanının bugün ve ya geçmiş değil gelecek olduğunu öne sürerler.

Referans
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/494/5806.pdf

Özetleyen: Merve Sarı

Hiç yorum yok: