Lilypie Trying to Conceive Event tickers

27 Aralık 2010 Pazartesi

Makale Özeti: The Transformation of Human Suffering: A Perspective From Psychotherapy

Budizmdeki en önemli konulardan biri 4 yüce gerçektir. Bunlardan birincisi (dukkha) hayatın acı dolu olduğunu söylemektedir. Daha ayrıntılı bahsedecek olursak, birinci yüce gerçeğe, hayattan hoşnutsuzluk, memnuniyetsizlik ya da hayatta memnun olunmayacak durumlarla karşılaşmanın kesin olduğunun varlığı diyebiliriz. Yaşam olumsuzluklarla, hastalıklarla, kayıplarla veya zorluklarla doludur. Hayattaki acılarımızın çoğu bizim ayrılık ve korkuyu çok fazla hissetmemizden kaynaklanmaktadır. Jung’a göre psikolojik komplekslerimiz doğuştan gelen eğilimlerimizle aynı zamanda da çevremizle ve çocukluğumuzda bize bakan kişiyle (caregiver) olan ilişkilerimizle şekillenir. İnsanlar duygularında ve hayatla ilgili durumlara karşı tutumlarında evrensel özelliklere sahiptir. Jung’un collective unconscious (biriktirilen bilinçdışı) terimi de buna örnek gösterilebilir. Bu terim tam olarak, herkesin paylaştığı ortak bilinçdışı (unconscious) deneyimleri olarak tanımlanır. Ama bireysellikte içine katılmıştır. Bir kişi karşısındakine karşı herhangi bir bilinçsiz kompleksini yansıtırsa, karşısındaki de bunun farkındadır ya da hisseder, anlar. Buna en iyi örnekte psikoterapide ki transference(aktarım)- countertransference(karşı aktarım) dediğimiz düşünce ve beklentilerdir. Psikodinamikte, terapatik ilişkilerde zor hislerle, tutkularla, istenmeyen düşüncelerle yüzleşmek ve bunları terapiste açıklamak esastır. Hasta da terapistte bu aktif ilişkide sıkıntılarını, hislerini birbirine yansıtırlar ve iyi bir terapist bunun dengesini kurmalı ve çözümünü yapmalıdır.
Gordon Kopf da bu geçişsel ilişki durumunu, Budizm de ki usta ve murit arasındaki ilişkiye benzetmiştir. Benlik diğerine erişir, diğeri de benliğe ama bireysellik bırakılmaz, benlik ve diğeri toplamda ne birdir ne de ikidir (birbirinden tamamen farklı değildir ama aynı da değildir) diyerek bu olayı daha soyut bir şekilde anlatmıştır. Zen muritleri de psikoanaliz de bu karşılıklı bağımlılığın ilişki eğer etkinse, aktif bir ilişki varsa var olabileceğini söylemişlerdir. Budist ustalarının işi, öğrencilerine hayatla ilgili gerçeklerde ve kişiler arası bağımlı ilişkilerde farkındalık, uyanıklık yaratmaları için yol gösterici olmaktır. Her ne kadar Kopf Budizm de usta ve muritleri arasında aktarım var dese de Budizm bunu kabul etmemektedir, sadece öğrencilerde böyle bir şeyin söz konusu olabileceğine inanmaktadır çünkü Budistlere göre usta(master) aydınlanmış önder kişidir.
Dukkha( hayat acıdır diyen yüce gerçek) konusuna geri döndüğümüzde, psikoanaliz kişinin bireysel kendine ait acılarını, isteklerini beklentilerini, umutsuzluklarını ele alır. Budizm ise, tüm insanlığın acılarını sıkıntılarını evrensel bir şekilde ele alır.

Makaleyi özetleyen: Şeyma Kama

Hiç yorum yok: