Lilypie Trying to Conceive Event tickers

15 Aralık 2010 Çarşamba

Makale Özeti: Hedef Problem Yaklaşımının Değerlendirilmesi

Hedef Problem Yaklaşımı; hastaların temel problemlerini tanımlamaları ve bu problemlerin, ileride terapi süreci boyunca, gelişim değerlendirilişinde kullanılması ile oluşuyor. Bond, Bloch, ve Yalom bu çalışmada, hedef problem yaklaşımını 3 kaynak kullanarak incelemişlerdir. Bu problem tanımlamasında kullanılan 3 kaynak; hastalar, terapistler ve bağımsız yargıçlardır. Her bir kaynak, bir problemler listesi hazırlamış ve bu listeler daha sonra terapi boyunca gelişimi ölçmede kullanılmıştır. Böylece, farklı bakış açıları ve ölçme stratejileri kullanarak bu 3 kaynak arasındaki uyumu incelemişler.
Çalışmaya katılan denekler, uzun-süreli grup terapisi görecek olan, on beş erkek ve on bayandan oluşan, toplam yirmi beş kişilik bir gruptur. On üçü alkolik ve on ikisi nevrotiklerden oluşmaktadır.
Ölçme ve değerlendirmede kullanılan kaynaklardan ilki hastalardır. Her hasta aynı araştırmacı tarafından 3 defa görüşmeye alınıyor: terapiden önce, 8 ay sonra ve 12 ay sonra. Her hasta ayrıca, terapiye girmeden önce problemlerinin bir listesini ve her problem için de bir hedef listesi hazırlıyor. Daha sonra, her bir problemi 9 basamak olan stres ölçeğine (1= “hiçbir zaman”, 3= “biraz”, 9= “tamamen”) göre puanlandırıyor. Ayrıca, yine 9 basamaklı bir ölçek de bu problemlerin ne kadarının halledildiğini görmek, gelişimini ölçmek için kullanılıyor. On ikinci ayın sonunda ise, tüm bu süreç sonunda nereye, hangi noktaya geldiğini görmek için genel bir gelişim envanteri dolduruyor. Diğer kaynak ise terapistlerdir. Terapiden önce, terapist bir psikiyatrik görüşme yaparak hastanın problemlerini listeliyor ve her bir problem için teröpatik bir amaç belirliyor. Burada önemli olan, hastanın semptomlarını, terapistin kategori halinde listelemesidir. Daha sonra, terapistte her problemi yoğunluğuna göre 9 basamaklı bir ölçek ile listeliyor. 8 ve 12 ay sonrasında terapist bu problemleri tekrar ölçek (1= “alınacak en kötü sonuç”, 5= “hiç değişmemiş”, 9= “alınacak en iyi sonuç”) kullanarak değerlendirip, ne kadar değişiklik olduğunu saptıyor. Ayrıca, hastaların yaptığı gibi, 8 ve 12 ay sonlarında genel gelişim envanterini de dolduruyorlar. Son kaynak ise, psikiyatrist, psikolog, ve sosyal hizmet uzmanlarından oluşan bağımsız yargıçlardır. Yukarıda bahsettiğim hastalarla yapılan görüşmeler ayrıca video kaydına alınıyor. Her biri bir saat süren psikiyatrik değerlendirme olan bu görüşmeler, hastaların problemlerini derinlemesine sorguluyor. Bu videolar daha sonra bağımsız yargıçlara izlettiriliyor. Her yargıç, terapi öncesi olan bu görüşmeleri inceleyip, hastaların problemlerine dair semptomsal, durumsal ve kategorik olacak şekilde bazı notlar tutuyorlar. Bu notlar daha sonra tahtaya yazılıyor ve tüm yargıçların ortak problemler üzerinde anlaşması sağlanıyor. Daha sonrada, terapistlerin yaptığı gibi aynı ölçeklerle hastaların problemlerini şiddetlerine göre ve yine değişimlerine göre değerlendiriyorlar.
Çalışmanın sonuç kısmına baktığımızda, tüm ölçek sonuçları değerlendirilerek, ortalama gelişim ve hedef konulan noktaya ulaşım her bir hasta için belirleniyor. Her ölçekten alınan bu ortalama puan her bir kaynağın genel gelişim puanlarıyla karşılaştırılıyor. Bu iki metot olan ortalama gelişim ve hedef noktaya ulaşım envanterleri arasında yüksek bir korelasyon bulunmuş. Fakat hasta dışındaki iki kaynak olan terapistlerin ve bağımsız yargıçların sonuçları birbiriyle uyumuz bulunmuş, örneğin 8 ve 12. ayın sonlarında yapılan genel değerlendirmelerde bir kaynak için durum %48 daha iyi görülürken diğer bir kaynak için %16’lık bir ilerleme gözlemlenmiş. Kısaca, gelişimin değerlendirilmesi hangi kaynağı temel aldığınıza göre değişiklik gösteriyor.
Bir diğer önemli nokta ise, problem listelerinin nasıl oluşturulduğudur. Hastalar problemlerini 1 ile 7 arasında değişen sayılarda listelemişler. Diğer iki kaynak ise, problemleri 4 ile 9 arasında değişen sayılarda listelemişlerdir. Bu iki listenin bir araya getirilmesiyle de, 3 kaynağın da kullanabileceği bir semptoma dayalı liste oluşturulmuştur. En sonunda, bu liste, kişilerarası ilişkiler, düşük öz-saygı, duygu yitimi, depresyon ve anksiyete gibi problem kategorileri içermektedir. Ayrıca, terapistler ve yargıçlar, hastalardan bağımsız olarak kategori edilmiş bir liste de kullanmışlardır. Bu listede, pasiflik, takıntılar, saldırganlık, histerik ve şizoid gibi kategorilerden oluşmuştur.
Hedef problem yaklaşımı birçok yönden eleştiriliyor. Bunlardan bir tanesi, hedef problem yaklaşımının aslında daha öznel olan ve dışsal faktörlerden etkilenebilen genel gelişim envanteri arasında fark olmadığıdır. Her ne kadar genel gelişim envanterinin zayıf yanları olsa da, gelişimi görme adına hedef problem yaklaşımı kadar iyi bir envanterdir. Bir diğer eleştiri ise, kaynakların, özellikle terapist ve bağımsız yargıçların hedef problem yaklaşımı listelerinde yaptıkları sistematik yanlılıklardır. Bir kaynak gelişimi çok yüksek bulunurken, bir diğerinin ise çok düşük bulduğu durumlar vardır. Ayrıca, problem listeleri hazırlanırken birçok ilgisiz kritere değinilmiştir. Örneğin, düşük öz-saygı, depresyon, anksiyete ve kişilerarası ilişkiler, gelişimin gözlemlenmesinde kullanılan bazı kriterlerdendir. Bu problem alanları, asıl problemi oluşturmadıkları için genel gelişime hiçbir etkide bulunmamıştır. Dolayısıyla, bir hasta için problemli alanlar sürekli birbirleriyle yer değiştirmiştir. Bunun yanında, sadece somut olan problemler 3 kaynak arasında ortak bir problem olarak görülmüştür ve bu çalışma sonunda somut problemlerin hedef yaklaşımı ile daha iyi sonuçlar verdiğine ulaşılmıştır.
Araştırma sonucunda, sonuçları değerlendirirken 4 noktaya dikkat etmek gerektiğini vurgulamışlar. Bunlar kaynakların sonuçlarının doğası, hasta ve terapist arasındaki anlaşma, puanlama prosedürünün doğası ve ortak bir taban çizgisinin olmamasıdır.
Kaynakların sonuçlarının doğası derken, birbiriyle doğru orantılı olan sonuçlardan bahsediliyor. Genellikle, hasta ve bağımsız yargıçların sonuçları birbirleriyle doğru orantıdayken, terapistlerin ki farklı bulunmuş. Hasta ve terapist arasındaki ilişkiye baktığımızda da, hastasıyla uzun bir terapi sürecine girmeye hazırlanan terapist ve hastanın geliştirdiği aktarım ve karşıt-aktarım süreçleri ele alınıyor. Bu terapi seanslarının bağımsız yargıçlar tarafından izlenecek olması da terapistleri daha doğal olmaktan alı koyuyor ve hatta daha katı olmaya itebiliyor. Bir diğer önemli nokta is puanlama prosedürü. Çalışmada, hastaların kendilerinin stres seviyelerini yüksek puanlamaları ile, bağımsız yargıçların hastalara yüksek stres puanı vermeleri arasında olumlu bir korelasyon bulunmuştur. Stresini dışa az vuran hastalar bağımsız yargıçlar tarafından gelişmiş olarak değerlendirilirken, stresini dışa daha çok vuranlar az gelişme göstermiş olarak değerlendiriliyorlar. Son olarak ise ortak taban çizgisi, hasta-terapist arasında ya da terapist-bağımsız yargıç arasında ortak bir anlaşmaya ulaşılamadığı için bir taban çizgisi oluşmamıştır, bu da yaklaşımın değerlendirilmesinde bir problem yaratmıştır.


Referans:
Yalom I.D., Bond G., Block S. (1979). The evaluation of a “target problem” approach to outcome measurement. Psychotherapy: Theory, Research and Practice 16(1), 48-54

Makaleyi özetleyen: Beyzanur Albayrak

Hiç yorum yok: