Lilypie Trying to Conceive Event tickers

13 Aralık 2010 Pazartesi

Makale Özeti:Discussion of Christine A. Padesky and Aaron T. Beck, "Science and Philosophy: Comparison of Cognitive Therapy and Rational Emotive Behav

Bu çalışmada Ellis, Beck ve Padesky’nin Bilişsel Terapi ile Rasyonel Duygusal Davranış Terapisi’ni kıyasladıkları çalışmayı eleştirmiştir.
Beck ve Padesky RDDT ile ilgili çok geniş araştırma olmadığını ve az sayıda çalışmanın yayınlandığını söylerken Ellis RDDT hakkında 200’den fazla çalışmanın yayınlandığını söylemektedir.
Beck ve Padesky, RDDT felsefesinin kişilerde belirli düşünce tarzlarının problemlere yol açtığını ve kişilerin sorunlarını tanımlarken yaşadıkları sıkıntıların her zaman probleme yol açtığını söylediğini ifade ederken Ellis bunun her zaman böyle olmadığını belirtir. Ellis, kişilerin sorunlarının ortaya çıkmasında içsel faktörlerin ve biyolojik yatkınlıkların da etkisi olduğunu söyler.
Beck ve Padesky, bilişsel terapinin asıl amacının hastalara kendilerine ait olan inançları ortaya çıkarmayı öğretmek olduğunu söyler. Ellis aynı amacın RDDT’de de güdüldüğünü ve RDDT’ de hastaların rasyonel olmayan inançlarını tetikleyen davranışlarının ortaya çıkarılmaya çalışıldığını ekler.
Beck ve Padesky, bir depresyon hastasının aşırı genelleme ve kendini suçlama gibi yöntemlerle hastayı depresyona iten negatif düşüncelerin depresyonu nasıl etkilediğini hatırlayabileceğini savunur. Ellis, negatif düşüncelerin nasıl hatırlanılacağının gösterilme noktasında aynı fikirde olmakla beraber, bilişsel terapide hastanın sadece otomatik düşüncelere saplanıp kaldığını, onların yanında ‘yapmalı, olmalı’ gibi düşüncelerin de yer alması gerektiğini söyler.
Beck hastaların inançlarının hastaların kendi kelimeleriyle formüle edildiğini söyler. Ellis, hastalar bunu yapmakta zorlandığı zaman RDDT’ nin hastaları yalan söylemeye ittiğini ve bu yöntemin de hastaların ‘yapmalıyım’ düşüncelerin arkasındaki bilinçdışını görmeye yardım ettiğini savunur.
Beck ve Padesky, bilişsel terapinin hastaya şimdi kendini iyi hissettirmesinin yanında, daha iyi bir anlayış geliştirmeye yardımcı olduğunu ve yinelemesinin nasıl azaltacağının öğrettiğini savunur. Ellis, bunları gerçekleştirmede RDDT’nin çok daha etkili olduğunu savunur.
Beck, bilişsel terapinin hastaların kişisel gözlem ve deneyimleri sayesinde kendi inançlarını tanımlamalarını ve test etmelerini sağladığını söyler. Ellis, RDDT’ nin bunu ilk kullanan terapi yöntemi olduğunu söyler. Hatta bu inançlar çok hızlı bir şekilde ortaya çıkacak olsalar bile RDDT’ de hastalara inançları ortaya çıkarmayı kontrol edecek bilişsel, davranışçı gibi başka yollar gösterilir.
Beck ve Padesky, biyolojik ve çevresel faktörlerin bilişsel terapi içinde yer aldığını söyler. Ancak Ellis RDDT’ nin bu faktörlere daha kapsamlı bir şekilde sahip olduğunu söyler.
Beck ve Padesky, Ellis’ in düşüncelerin, duygu ve davranışlardan daha önce vuku bulduğu bir model ortaya çıkardığını söylemiştir. Beck, Ellis’ in bu modeline karşın düşüncelerin, duyguların ve fizyolojik tepkilerin birbiriyle etkileşim içinde olduğu bir model ortaya koyduğunu söyler. Ancak Ellis, kendisinin RDDT üzerine ilk çalışmasında, açıkça düşüncelerin, duyguların ve davranışların birbiriyle ilişki içinde olduğunu ifade ettiğini söyler.
Beck ve Padesky, RDDT’ de terapistlerin hastalarla işbirliği içinde olmalarına rağmen, terapistin hastalarla anlamın keşfedilmesinde yardımcı olmaktan çok bir uzman gibi davrandıklarını söyler. Ellis, RDDT’ nin bu problemle yüzleşebildiğini savunur.
Beck ve Padesky , fonksiyonel olan düşünceleri anlamada hastanın kendisinin en son kararı verdiğini söylerken, Ellis hastalara hangi düşüncelerin fonksiyonel olup olmadığını fark etmede RDDT’ nin onlara yardımcı olduğunu söyler.
Beck ve Padesky, bilişsel kavramların birçok hastalık için deneysel destek kazandığını söyler. Ancak Ellis, RDTT’ nin irrasyonel inançlarla ilgili çalışmalarının birçok duygusal-davranış bozukluğunda çok daha yaygın olduğunu söyler.
Beck ve Padesky, bilişsel terapinin diğer birçok aktif tedavi yöntemine göre daha az nükse yol açtığını söyler. Ancak Ellis, RDDT’ nin iyileşme ve iyi hali koruma olarak tanımlandığını ve hastaların sadece terapiden faydalanmayıp felsefi açıdan da değişmelerine yol açtığını söyler.
Beck ve Padesky de Ellis de bilişsel terapinin deneysel temelli, RDDT’ nin felsefi temelli olduğu konusunda hemfikirdirler. Ancak Ellis sonradan bunun tamamen doğru olmadığını, bütün terapi sistemlerinin hem deneysel hem felsefi temelli olduğunu söylemiştir. Ellis, RDDT’ nin bilişsel terapiden daha felsefi olduğu ifadesine katılabileceğini söyler. Ayrıca Ellis, RDDT’ nin deneysel test edilebiliyor olması bilişsel terapinin daha çok deneysel olmasını sağladığını ancak daha az felsefi olmasına herhangi bir katkısının olmadığını ifade eder. Son olarak da bilişsel terapiyi kendi metotları içinde daha felsefi görmekten memnun olacağını söyler.
Makaleyi İngilizceden tercüme eden ve özetleyen:Burcu ÇİFTÇİ

Ellis, A. (2005)Discussion of Christine A. Padesky and Aaron T. Beck, "Science and Philosophy: Comparison of Cognitive Therapy and Rational Emotive Behavior Therapy". Journal of Cognitive Psychotherapy: An International Quarter Volume 19, Number 2

Hiç yorum yok: