Lilypie Trying to Conceive Event tickers

22 Aralık 2010 Çarşamba

Özet: Günlük Yaşantıdaki Görüntüleri ile “Sahip Olmak” ve “Olmak”

Günlük hayatta “sahip olmak” ve “olmak” kavramlarıyla nasıl karşılaştığımızı anlayabilmek için daha somut örneklere ihtiyacımız vardır. Bu yazı; öğrenmek, hatırlamak, konuşmak, okumak, otorite uygulaması, bilmek, inanmak ve sevmek konularında bu iki kavramın nasıl farklılıklar gösterdiğini ortaya koymak üzere yazılmıştır.
Öğrenmek
Sahip olmak ilkesindeki bir öğrenci dinlediği dersi, üzerinde çok fazla düşünmeden defterine not eder ve sınavda başarılı olmayı amaçlar. Konunun içeriği üzerine düşünmez. Yaptıkları sadece başkalarından öğrendiklerini hafızalarında saklamaktır. Yeni düşünce ve fikir üretmezler. Olmak ilkesindeki bir öğrenci ise; dersi boş bir zihinle değil, dersin konusu üzerinde daha önceden düşünüp hazırlanarak gelir. Aktif dinleyicidir. Dinlediklerine tepki gösterir. Önceki bilgileriyle paralellik kurarak kendi düşüncesini geliştirmeye yönelir.
Hatırlama
Sahip olmak kökenli bir hatırlama; zaman, mekâna, büyüklük, renk gibi özelliklere bağlıdır. Çağrışım yoluyla hatırlanır. Bu hatırlama yabancılaşmıştır. Hatırladığımız şeye kendimizden bir şey katmayız. Yazıp not ederek hatırlamaya çalışırız. Oysa bilgileri yazarak saklamak, hatırlama yeteneğini zayıflatır. Bu yüzden okuma-yazma bilmeyenlerin hafızaları, çok okuyup çok yazan insanların hafızalarından güçlüdür. Olmak kökenli hatırlama; olayları ya da nesneleri tüm boyutlarıyla yaşamayı içerir. Hafızanın iyi işlemesi, o olaya duyulan ilgi ile bağlantılıdır. Daha önceden duyulmuş veya görülmüş bir şeye yeniden canlılık kazandırmaktır. Üreticidir.
Konuşma
Sahip olmak kökenine bağlı bir konuşmacı; önceden hangi konuda, nasıl konuşacağını planlar. Konuşmasında eski deneyimlerine bağlıdır. Olmak biçimli bir konuşma ise önceden hazırlanma ve kendini pof-poflamayı gerektirmez. Konuşmayı üretken ve kendiliğinden geliştirirler. Önceki bilgilerini unutmuştur. Korkusu yoktur ve kendini kısıtlamaz. Her an yeni fikirlere açıktır. Canlı ve etkileyici olabilir.
Okumak
Sahip olmak ilkesiyle okumak, üretkenliği engeller. Düşünülmeden yapılan bir eylemdir. Bu yüzden yeni bilgi edinilemez. Okullarda öğrencilerden istenen okuma eylemi bu ilkeye dayanır. Çünkü öğrenciler pasif bir şekilde farklı düşünürlerin fikirlerini ezberlerler. Olmak ilkesiyle okunan bir şey ise içsel katılım ve üretici olmayı gerektirir. Öğrenciler pasif okuyucu olmak yerine, düşünürlerin teorilerini tartışarak bilgiyi kendilerine göre yorumlamaya yönlendirilmelidirler.
Otorite uygulaması
Akılcı otorite, olmak ilkesine dayanır ve insana güvenir, onun gelişimini destekler ve “yetki” biçiminde ortaya çıkar. Akıldışı otorite ise sahip olmak ilkesine dayanır ve yönetici güçlere sahip olmayı gerektirir. Kendi yönetimi altındakileri sömürerek yaşama anlayışı vardır.
Bilmek
Bilgiye sahip olmak, kullanılabilir bilgi kazanılmasıdır. Bizim eğitim sistemimiz, insanlara bilgiye sahip olmayı öğretmektedir. Okullar bilgi paketi üretmektedirler. Bilmek, fonksiyoneldir, üretici düşünmeyi gerektirir. Olmak kökenlidir. Bunun en iyi temsilcileri peygamberlerdir. Onlara göre bilmek, “sağlıklı insan aklı” ile algılananların güvenilir olmadığını anlamakla başlar. Bilmek, nedenleri araştırmak ve köklere inmek demektir.
İnanç
Sahip olmak ilkesinde inanç, başkaları tarafından formüle edilmiş bilgileri kendi inancıymış gibi benimsemektir. Kişilere güven verir. Kişinin kendisini otoriteye teslim etmesinden doğar. İnsanlar buna sahip çıkarak güçlerinin sarsılmayacağına inanırlar. Bu insanlar yaşamın amacını kendi başlarına arama cesareti göstermezler. Olmak kökenli bir inanç, içsel bir yönelme biçimidir. Kişinin kendi deney ve tecrübeleri sonucunda oluşan bütünlüktür.
Sevmek
Sevgi sahip olunacak bir şey değildir. Yaratıcı bir etkinliktir. Bir insana veya bir şeye ilgi duymayı, onu tanımak istemeyi, onu anlamayı ve yanındayken sevinç duyabilmeyi doğurur. Sevilen insanı canlandırmayı, yaşam duygusunu artırmayı gerektirir.

Referans:
Fromm E., (2003). Sahip Olmak ya da Olmak, İstanbul: Arıtan Yayınevi, syf. 53-76

Özetleyen: Duygu Uzuner

Hiç yorum yok: