Lilypie Trying to Conceive Event tickers

19 Aralık 2010 Pazar

Özet: JUNG AND MARX - Alchemy, Christianity, and the Work Against Nature

Ana fikir, doğaya karşı çalışma etrafında dönmektedir. Yaratıcı ve bakire kelimeleri, bunu açıklamak için önemlidir. Çünkü yaratıcı ve bakirenin arasında bir yerde, doğaya karşı çalışma yapılmaktadır. Bu yeri tarif etmek için de Jung ve Marx isimlerini bir araya getirmek gerekir. Bu yeri fiziksel olarak tarif edebilmek için hayal gücünün iki hareketi gerekir. Bu hareketleri Jung, dışadönük (extraversion) ve içedönük (introversion) olarak adlandırır. Simya (alchemy), Jung tarafından psişe içinde yorumlanmıştır. Ayrıca Jung’ın son otuz yılında en çok ilgilendiği kavram, simya olmuştur. Jung’ın bahsettiği simyanın psikolojisi; hayal gücünü, mizahı ve arzuları içerir.
İnsanın doğayla olan ilişkisi Marx’ın analiz ve görüşlerinde belirtilir. Ayrıca ekonomik aktivite, insan ve doğa arasındaki ilişkiyi kapalı bir daire haline getirir. Karl Marx, doğadaki ve paradaki değişimi kapitalizm olarak adlandırmıştır. Marx özellikle bu yeni teknoloji ve kapitalist toplum içinde, kişisel gelişime ne olduğunu anlamaya çalışmıştır. Jung’ın simya psikolojisine değinen Marx’ın en önemli fikri, yabancılaşma (alienation)dır. Yabancılaşmayla anlatılmak istenen, hem insanın kendi doğasından yabancılaşması hem de içinde yaşadığı doğadan yabancılaşmasıdır. Burada önemli olan; paranın, insanın doğayla olan dairesini kırmada ne kadar başarılı olduğudur. İş ücretinin bilinci, anaparanın ve doğanın kendi içindeki bakireliğine göğüs germektedir. Bunun anlamı da, paranın dışarıda başka bir amaç için kullanılabilir olmasıdır.
Jung’ın psikolojisi, Hegel’in sıradan kadın ve erkeklerin deneyimlerinin felsefesi olarak okunabilir. Hegel’in felsefesi genel olarak Hıristiyan din bilimi olarak yorumlanmaktadır. Simya, modern kimyanın bilimsel olmayan öncüsü olarak ya da hemen zengin olabilmek için altının suni yapımındaki gizemli dini gelenek olarak bilinir. Simya tarihi; insan psikolojisinin nasıl varsayıldığını, maddeye özgü zorunluluğu ve Hıristiyanlık gerçeğine ara bulma zorunluluğunu kaydeder. Bu fikir sıra dışı bir fikirdir, Jung okuyucularına bile bu fikir çok yabancı gelmiştir ve onlar bu fikri incelemeyi, bu fikre yakından bakmayı tercih etmemişlerdir. Fakat bu fikre derece derece bakan ve geri dönen kimseler, bunun beklenmedik bir şekilde etkili olduğunu görmüşlerdir. Simya tarihinde, Hıristiyanlığın nasıl zarar gördüğü ve insan psikolojisinin bu zararı nasıl iyileştirmeye çalıştığı bulunur. Simyanın tarihteki yeri iki görüşle açıklanabilir: birinci olarak, simyasal çalışmalarla Hıristiyanlık çalışmalarının zıt olmasıyla; ikinci olarak ise, simya, Hıristiyanlık ve modern teknoloji arasında üçlü bir ilişki olduğu teziyle açıklanabilir. Simyasal çalışmalarla Hıristiyanlıktaki kefaret arasındaki zıtlık, Jung’ın simya hakkındaki yazılarına yayılmıştır.
Jung’ın simyadaki çalışmaları; bilimin, teknolojinin, ekonominin ve Hıristiyanlıktaki vücut bulma doktrininin ilişkisini sağlar.


(Bu yazı London’da Analytical Psychology Club’ünün himayesi altında yapılan bir konferans konuşmasının özetidir; konuşmacı, yani yazının sahibi bilinmemektedir)


Konferansı özetleyen: Tuba Kocatepe

Hiç yorum yok: